GERÇEK ÖLÜM VE GÖRÜNEN ÖLÜM
Ruhun Ölümü (Gerçek Ölüm)
Nasıl öleceğinizi, ölümün nasıl bir şey olduğunu, ölürken
neler olacağını hiç düşündünüz mü?
Şimdiye dek, önce ölüp sonra da dirilerek insanlar arasına
dönen ve neler görüp, neler hissettiğini anlatan hiç kimse olmamıştır.
Bu nedenle ölümün nasıl bir durum olduğunu, bir insanın
ölüm anında neler hissettiğini bilmemize teknik olarak
imkan yoktur.
Ancak insana hayatını veren ve zamanı gelince de geri alan
Allah, ölümün nasıl gerçekleştiğini Kitabında bizlere bildirmiştir.
Bu nedenle, ölümün nasıl gerçekleştiğini, ölmekte olan bir
insanın gerçekte neler yaşayıp, neler hissettiğini ancak Kuran’dan
öğrenebiliriz.
Kuran’a baktığımızda ise oldukça önemli bir gerçekle karşılaşırız.
Çünkü Kuran’da haber verilen ve tarif edilen ölüm,
“tıbbi ölüm”den, yani diğer insanlar tarafından gözlemlenen
ölümden çok farklıdır.
Öncelikle, bazı ayetlerde ölüm anında, ölecek kişi tarafından
görülen, fakat diğer insanlar tarafından gözlemlenemeyen
olaylar yaşandığı bize haber verilir. Vakıa Suresi’nde şöyle buyrulmaktadır:
83.Felevla iza beleğatilhulkume.
84.Ve entum hıyneizin tenzurune.
85.Ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lakin la tubsırune.
Hele can boğaza gelip dayandığında,
Ki o sırada siz (sadece) bakıp, durursunuz,
Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
(Vakıa Suresi, 83-84-85)
Bir başka ayette de, bu “gözlemlenemeyen olaylar”ın inkarcılar
için bir zorluk anı olduğundan şöyle bahsedilir:
85.Ve la tu'cibke emvalühüm ve evladühüm innema yürıdüllahü ey yüazzibehüm biha fid dünya ve tezheka enfüsühüm ve hüm kafirun
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin;
Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak
ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde
çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
Buna karşın, müminlerin ölümü ise “güzellikle” olur:
32.Ellezıne teteveffahümül melaiketü tayyibıne yekulune selamün aleykümüdhulül cennete bima küntüm ta'melun
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: “Selam
size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere
cennete girin.” (Nahl Suresi, 32)
İşte bu ayetlerde bize ölüm hakkında çok önemli ve değişmez
gerçekler haber verilir: Ölüm anında, ölen kişinin yaşadıkları
ile dışarıda onu izleyen kişilerin gördükleri şeyler çok farklıdır.
Örneğin hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı, dışarıdan
bakıldığında, uykusu sırasında ölmüş gibi algılanabilir.
Oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde
ölümü tadmaktadır. Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir
müminin ruhu, ayette de bildirildiği gibi bedeninden, melekler
tarafından “güzellikle” ayrılır.
Kısaca, “bedenin tıbbi ölümü” ile, Kuran’da tarif edilen
ölüm gerçekte çok farklı olaylardır.
İşte “tadılan” bu gerçek ölüm, az önce belirttiğimiz gibi inkarcılar
için büyük bir azap, müminler içinse büyük bir nimet
ve güzelliktir. İnkarcıların canlarının “zorluk” içinde çıktığı da
Kuran’da bildirilir. Ayetlerde bu “zorluk” ayrıntılı olarak tarif
edilir.
- Ölüm anında inkarcının sırtına ve yüzüne vurularak
canının alınması:
27.Fe keyfe iza teveffethümül melaiketü yadribune vücuhehüm ve edbarahüm
28.Zalike bi ennehümüttebeu ma eshatallahe ve kerihu rıdvanehu fe ahbeta a'malehüm
Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura
canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? İşte böyle;
çünkü gerçekten onlar, Allah’ı gazablandıran şeye
uydular ve O’nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar;
bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı.
(Muhammed Suresi, 27-28)
- Ölümün şiddetli sarsıntıları ve meleklerin inkarcıya
ölüm anında, ebedi azaplarını müjdelemeleri:
93.Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziben ev kale uhıye ileyye ve lem yuha ileyhi şey'üv ve men kale seanzilü misle ma enzelellah ve le v tera iziz zalimune fı ğameratil mevti vel melaiketü basitu eydıhim ahricu enfüseküm elyevme tüczevne azabel huni bi ma küntüm tekulune alellahi ğayral hakkı ve küntüm an ayatihı testekbirun
94.Ve le kad ci'tümuna furada kema halaknaküm evvele merrativ ve teraktüm ma havvelnaküm verae zuhuriküm ve ma nera meaküm şüfeaekümüllezıne zeamtüm ennehüm fıküm şüraka' le kad tekattaa beyneküm ve dalle anküm ma küntüm tez'umun
... Sen bu zalimleri, ölümün ‘şiddetli sarsıntıları’ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: “Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah’a
karşı haksız olanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden büyüklenerek (yüzçevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz” (dediklerinde) bir görsen... (Enam Suresi, 93-94)
50.Ve lev tera iz yeteveffellezıne keferul melaiketü yadribune vücuhehüm ve edbarahüm ve zuku azabel harıyk
51.Zalike bima kaddemet eydıküm ve ennellahe leysi bi zallamil lil abıd
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak:
“Yakıcı azabı tadın” diye o inkar edenlerin canlarını
alırken görmelisin. Bu, ellerinizin önceden takdim
ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara
zulmedici değildir. (Enfal Suresi, 50-51)
Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, inkar eden bir kişinin ölümü
kendisi için büyük bir azaptır. Dışarıdaki yakınları onun rahat
yatağında huzurlu bir şekilde öldüğünü sanırlarken o, ger-
çekte, maddi ve manevi çok büyük bir azabın içine girmiştir.
Başka ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
26.Kella iza beleğatitterakıye.
27.Ve kıyle men rakın.
28.Ve zanne ennehulfraku.
Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman,
“Son müdahaleyi yapacak kim” denir.
Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır.
(Kıyamet Suresi, 26-28)
İşte inkarcı, artık hayatı boyunca inkar etmiş olduğu o büyük
gerçekle yüzyüzedir. Ölümle birlikte, yaşamı boyunca işlediği
büyük suçun, inkarının cezasını çekmeye başlayacaktır.
Meleklerin sırtına vura vura, canını en derinden sökerek almaları,
kendisini bekleyen sonsuz azabın yalnızca çok hafif bir başlangıcıdır.
Bunun aksine, ölüm, mümin için büyük bir mutluluk ve neşenin
başlangıcıdır. Ruhu en derinden acıyla sökülen inkarcının
aksine müminin ruhu,
2.Vennaşitati neştan.
“yumuşacık çekip alanlar” tarafından
(Naziat Suresi, 2),
adeta uykuda ruhun acısızca bedenden ayrılıp farklı bir boyutageçmesi gibi alınır.Ölümün gerçeği işte budur. Dışarıdaki insanlar, yalnızcatıbbi ölümü bilirler; hayati fonksiyonları sona ermek üzereolan bir beden görürler.
Ölen kimseyi seyredenler, ne onun
yüzüne ve sırtına vurulduğunu, ne ayaklarının dolaştığını, ne de
canının köprücük kemiğine dayandığını görürler. Bu görüntü
ve hislerle yalnızca ölen kişinin ruhu muhatap olur. Oysa gerçek
ölüm, dışarıda insanların göremeyeceği bir boyutta ölen
kişi tarafından bütün yönleriyle “tadılmakta”dır. Bir başka deyişle,
ölüm sırasında yaşanan olay, bir “boyut değişikliği”dir.
Müminin Ölümü:
- Kaçınılmaz olduğunu bildiği ve yaşamı süresince hazırlık
yaptığı ölümle karşılaşır.
- Canını almaya gelen melekler ona selam verip, onu cennetle
müjdelerler.
- Melekler güzellikle canını alırlar.
- Ruhu bedeninden yumuşakça çekilip alınır.
- Arkasından gelecek müminleri müjdelemek, Allah’ın vaadinin
hak olduğunu ve müminler için bir korku ve üzüntü olmadığını
haber vermek ister. Ama buna izin verilmez.
İnkarcının Ölümü:
- Hayatı boyunca kendisinden kaçıp durduğu ölümle buluşur.
- Ölümü şiddetli sarsıntılar içinde olur.
- Melekler, ellerini ona doğru uzatır ve onu alçaltıcı ve yakıcı
bir azapla müjdelerler.
- Melekler, yüzüne ve sırtına vura vura canını alırlar.
- Ruhu en derinden acıyla sökülür.
- Ruhu köprücük kemiklerine kadar çekilir ve son müdahale
yapılır.
- Canı o inkar içindeyken zorluk içinde çıkar.
- Ölümle yüzyüze geldiği andaki imanı ve tevbesi kabul edilmez.
-Gerçeği görmenin verdiği büyük pişmanlık içinde Allah’tan
kendisini dünyaya geri çevirmesini ve kaybettiği ömrünü telafi
etmeyi talep eder. Ama bu isteği kabul edilmez.
Dışarıdaki insanların gördüğü “tıbbi ölüm”ün de insana
ders veren çok önemli bir yönü vardır. Tıbbi ölümün insan bedenini
yok edişi, insana çok önemli bazı gerçekleri kavrama fırsatı
verir. Bu nedenle, gerçek ölümün ardından söz konusu
tıbbi ölüme de değinmek, hepimizin bedenini bekleyen mezar
hakkında biraz düşünmek gerekir.
Bedenin Ölümü (Dışarıdan Görünen Ölüm)
Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları
boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren
canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve
asıl hayatına doğru ilerler.
Ancak geride kalan bedenin karşılaşacakları da ibret vericidir.
Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer
verenler için.
Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı
olarak düşündünüz mü hiç?
Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek
almak için bakkala giderken yolda bir araba kazası geçireceksiniz.
Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya
bir anda kalbiniz duracak.
Böylece ölümü tatmaya başlayacaksınız.
Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak.
Hayat boyu “ben” dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan
bir et parçası haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi
başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar,
“daha dün buradaydı”, “dağ gibi adamdı” diyenler olacak. Son-
ra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar.
Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak.
Cansız bedeni alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli,
kaskatı kesilmiş olan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak
bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar
başlayacak.
Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra
da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze
arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru
ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze
geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra
mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi
görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen
yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere,
mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı... Bedeni tabuttan
çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine atacaklar. Ve
sonra son iş yapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin
içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin
ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza,
gözlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavaş yavaş
kefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık
her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi
hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen beden için artık hayatın
hiçbir anlamı kalmamış olacak. Dünyadaki hiçbir güzellik,
hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artık o beden için
bir şey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artık görüşemeyecek.
Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak
ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak.
Öldükten Sonra Ne Hale Geleceğinizi
Hiç Düşündünüz mü?
Zaten gömülmenizle birlikte bedeniniz hem içten hem de
dıştan gelen etkilerle hızlı bir parçalanma sürecine girecek.
Vücutta oksijen kalmayacağından, bir süre sonra mikroplar
faaliyete geçerek bedene yayılacaklar.
Karında toplanan gazlar cesedi şişirecek ve bu şişlik vücudun
her tarafına yayılarak, bedeni tanınmaz hale getirecek.
Bundan sonra gazın diyaframa yaptığı basınçtan dolayı ağızdan
ve burundan kanlı köpükler gelmeye başlayacak.
Çürüme ilerledikçe kıllar, tırnaklar, avuç içleri ve tabanlar
yerlerinden ayrılacaklar.
Bu dış değişmeyle beraber, iç organlarda da (akciğer, kalp
ve karaciğerde) çürüme başlayacak.
En korkunç olay ise bu noktada gerçekleşecek; karın bölgesinde
toplanan gazlar deriyi zayıf noktasından patlatacaklar
ve bedenden tahammül edilmez derecede pis kokular yayılacak.
(Ölü insan kokusu, dünyanın en iğrenç kokularındandır.)
Bu süre içinde kafadan başlamak üzere, adaleler de yerlerinden
ayrılacak.
Cilt ve yumuşak kısımlar tamamen dökülecek ve iskelet gözükmeye
başlayacak.
Beyin tamamen çürüyecek ve kil görünümünü alacak, kemikler
bağlantılarından ayrılacak ve iskelet dağılmaya başlayacak...
Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yığını haline gelene kadar
böylece devam edecek.
“Ben” sandığınız bedeniniz böylelikle korkunç ve iğrenç bir
şekilde yok olacak. Geride kalanlar sizden söz ederken, topraktaki
tüm kurtlar, böcekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler.
Eğer bir kaza sonucunda ölür de, gömülmezseniz, o zaman
çok daha feci bir manzara ortaya çıkacak. Bedeniniz, sıcak havada
açıkta kalmış bir et gibi, kurtlanacak, birkaç gün içinde bir
kurt yumağı haline dönüşecek. Kurtlar, son et parçasını da yiyene
kadar iskeletin kıvrımları arasında dolaşacaklar.
Böylece “en güzel bir biçimde” yaratılmış olan insan hayatı,
olabilecek en korkunç biçimde sona erecek.
Peki neden?
İnsan vücudunun öldükten sonra bu hale getirilmesi Allah’ın
dilemesiyledir. Ve bunun çok büyük bir hikmeti vardır. İnsan,
kendisinin aslında bedenden ibaret olmadığını, bedeninin yalnızca
kendisine giydirilmiş geçici bir kılıf olduğunu, bu korkunç sonu
görerek anlamalı, bedenin ötesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir.
İnsan, sadece bedenden ibaret olamayacağını, bedenin
ötesinde onu bir araç olarak kullanan ruhun var olduğunu
anlamalıdır.
Allah kendini “et ve kemikten” ibaret sanan insana, belki de
bunun bir aldanış olduğunu kavratmak için böyle ibret verici
bir son hazırlamıştır.
İnsan, bedeninin ölümüne bakmalı, bu geçici dünyada adeta
sonsuza kadar kalacakmış gibi sahiplendiği ve bütün arzularına
boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında düşünmelidir. O beden
toprağın altında çürüyecek, kurtlanacak ve iskelete dönüşecektir.
Kaynak 40 ÖLÜM KIYAMET CEHENNEM - HARUN YAHYA-